Kuyruk Acısı
Bir zamanlar, bir yerlerde, bir adam yaşarmış. Fakir ama bilge bir adam. Yoksulluğunu
kimselere değil, bilmesi gerekene arz eder, Derdine kimselerden değil, ondan derman
dilermiş. Bir gün adama sırdan bir yol öğretilmiş. Bir çalılığın başına gidip, orada
beklemesi istenilmiş. Maddeten fakir, manen zengin olan bu adam, gösterilen yolda
ilerleyip, sözü edilen yere gitmiş. Kısa süreli bir beklemenin ardından, bir yılan
çalıların arasından usul usul çıkagelmiş. Ağzında bir altın lira, koymuş bilge adamın
önüne. Ve uzaklaşmış beklemeden, tekrar eski yerine. Ne dem ihtiyacı olsa, adam gelir,
beklermiş. Ve her gelişinde de altın cepte dönermiş. Gel zaman git zaman, 'insan hali'
derler hani, bilge adam hastalanmış. Serpilip, büyüyen, oğlunu yanına çağırıp, uyarmış.
-"Bak oğlum ben hastayım. ne çalışırım, ne de yola çıkarım. Sen git evimizin rızkını al
gel" demiş.
Çocuk şaşkın, nereden alacağını sorunca, baba ona büyük sırrını deyivermiş. Çocuk
korkulu, meraklı koyulmuş yola. Tıpkı babasının ilk seferki haliyle gelmiş çalılığa.
Tıpkı babası gibi beklemiş, olacakları. Tıpkı babası gibi görmüş yılanı. Ve tıpkı
onun gibi almış, yılanın önüne bıraktığı bir altını. Bir gün, bir gün, bir gün derken,
Şeytan aklına girmiş, toyun.
-"Yılan bunca altını nereden bulur?" diye sormuş kendi kendine.
Ve bir daha ki gidişinde, yılanın kuyusuna bakmayı, bakıp, bütün altınları almayı,
sokmuş küçük beynine. Gitmiş beklemiş. Yılan gelmiş. Çocuk taşı, öldürmek kastıyla
basmış yılanın boyuna. Amma tutturamamış. Kuyruğunu kaybederken yılan, can havliyle
çocuğu ısırmış. Çocuk eve zor gitmiş. Hasta babasının kucağında canını teslim etmiş.
Baba halden haberdar, gel zaman git zaman tekrar çalılığın dibine koşmuş. Beklemeye
başlamış. Yılan bu kez altınsız, bilge adamın yanına varmış. Adam mahcup;
-"Yılan kardeş. Biz seninle dosttuk hani, sen bana rızkımı ulaştırır, ben de sana
zarar vermez, yanından ayrılırdım. Haylaz çocuğumun ettiği malum. Cezasını da gördü
hani. Biz yeniden eskisi gibi dost olu verelim hadi." Kuyruksuz yılan adama dönmüş;
-"Yok yok" demiş. Sen de bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı olduğu müddetçe,
dostluk filan yok" demiş.
|